16 Temmuz 2014 Çarşamba

Cennetle Müjdelenen İlk Sahabe Ebu Bekr-i Sıddık
Hz. Ebubekir Hz Peygamberin en yakın dostu idi. Cennetle müjdelenen on sahabenin
birincisidir. Hz. Peygamberimize sonsuz sadakat ve sevgisi vardı. Peygamber Efendimiz de
onu çok severdi. İslama inanmakta ve canını malını feda etmekte ashabın önde geleniydi.
Cahiliye döneminde bile temiz kalmış, asla putlara tapmamış ender Mekkelilerdendi. Tacir
olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz EbuBekir, dürüstlüğü ve takvası ile ashabın içinde özel
bir yeri vardı. Sabrı, sadakati, yumuşak huyluluğu, çok düşünüp az konuşması ile görüşlerine
başvurulacak kimselerdendi. Mekkeliler ona güvenir, kabileler birbirleriyle olan
anlaşmazlıklarında onun hakemliğini isterlerdi.

Peygamber Dostuydu
Mekke’de zulmün ve puta tapıcılığın alıp gittiği bir zamanda Peygamberimiz kırk yaşında
iken Vahiyle tanıştı. Hira dağından dönen Hz. Muhammed, Allahın elçisi olduğunu söyleyip
‘Yaratan Rabbinin adıyla oku’ ayetini okuduğu zaman Hz. Ebubekir, ‘Allah’ın birliğine ve
senin onun Rasulü olduğuna iman ettim’ demekte tereddüt etmedi. Hz. Hatice’den sonra
Rasulullah’a iman eden ilk kişi oldu. Bütün hayatı boyunca canıyla malıyla islama hizmet etti;
her zaman Peygamberimizin yanında yer aldı.
Hz. Ebubekir yeni Müslüman olmasının aşk ve şevkiyle Mescid’i Harama vardığında
dayanamayıp, müşrikler tarafına dönerek seslendi:
-Bütün kainatın yaratıcısı olan Allahü tealayı bırakıp niçin bu aciz putlara tapıyor, onlara yüz
sürüyorsunuz. Gelin, Allah’a ve O’nun Resülü Muhammed Aleyhisselama iman edin!
Bunun üzerine müşrikler, hep birlikte üzerine yürüdüler. Onu dövdüler. Kabilesinden bazı
kimseler onu baygın halde evine götürdüler. Uyandığında ilk işi Rasulullah’ın nasıl olduğunu
sormak oldu.
Hz. Peygamberin bir gece Mekke’den Kudüse oradan Sidretül Münteha’ya -yedi kat gökler
alemine- gittiği İsra ve Mirac hadisesini duyan müşrikler bunu Hz. Ebubekire yetiştirdikleri
zaman Hz Ebubekir peygamberimizi tasdik etmiş, ‘o dediyse doğrudur’ demiştir. Bu
sözünden sonra Ebubekir’e, ihlaslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe
olmayan anlamında Sıdık lakabı verildi.
Müslüman olduktan sonra çevresine, dostlarına ve Mekke’nin güçlü kabilelerinden bazı
tanıdıklarına İslamı tebliğ etti. Onun sayesinde pek çok kimse Müslüman oldu. Rasulullah’ın
yanında yer aldı. Mekke’de İslamın tebliğ edildiği o zor günlerde fakirlerin, yoksulların
‘Allah birdir’ dediği için müşriklerin işkencelerine uğradığı bir dönemde Hz. Ebubekir,
servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Aralarında ‘peygamber
müezzini’ diye anılan Hz. Bilal’in de olduğu pek çok sahabe onun sayesinde işkenceden
kurtuldu.
Medineye hicret emri gelip Rasulullah’la beraber hicret edeceğini öğrenince sevinçten
ağlamaya başlamıştı. Kur’an’ın tabiriyle ‘o ne iyi arkadaştı’. (Nisa suresi 4/69) Rasulullah ile
beraber hicret yolculuğuna çıkan Ebubekir, Sevr mağarasında Müşriklere karşı yanlarında
Hz.Allah bulunuyordu. Ebubekirin müşrikler tarafından yakalanma endişesine Rasulullah
‘Üzülme Allah bizimledir’ (Tevbe 104/40) teslimiyetiyle cevap vermişti.
Üç gün mağarada kaldıktan sonra müşriklerin takibinden kurtulup Medine’ye ulaşan bu iki
Allah dostu İslam medeniyetinin temellerini Medine’de attılar. İlk olarak Mescid’i Nebi’nin
inşası için çalıştı. Müşriklerle Mekkeli Müslümanların ilk savaşı olan Bedir savaşında
Rasulullah’ın yanından hiç ayrılmadı. Bir ara savaşın şiddetinden gözleri yaşaran Hz
Ebubekir’e Rasulullah:
-‘Ya Ebubekir, ağlama! Arkadaşlığı ve malı bana senden daha bereketli olanı yoktur’
buyurdu.
Hz. Ebubekir, imanda ve İslami teslimiyette ashabın önde geleniydi. O dini kuvvetlendirmek
için malını vermekte ve düşmana karşı cihat etmekte tereddüt etmedi. Savaşlarla ve bir İslam
medeniyeti kurma gayretleriyle geçen Medine döneminden sonra bu iki dostun ayrılık vaktigeldi. Hz. Peygamber, Hicretin 11. yılında hastalandı; Mescidi Nebeviye gidemez oldu,
ümmetinin imamlığını Hz. Ebubekir’e devretmişti. Birkaç baygın geçen günlerden sonra vefat
etti.
Hz. Ebubekir, Rasulullah’ın vefat haberini duyar duymaz hemen geldi. Rasulullah’ı alnından
öptü ve ‘Anam babam sana feda olsun ya Rasullullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar
güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şanın ve şerefin o kadar büyük ki,
üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Ya Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma hatırında
olalım… dedi. Sonra dışarı çıkıp;
-Ey insanlar Allah Birdir, Ondan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve elçisidir. Allah
apaçık hakikattir. Muhammed’e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah’a kulluk
edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, baki ve ebedidir. Size Allah’ın şu buyruğunu
hatırlatırım: ‘Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir.
Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? (Ali İmran
3/144)
Ebu Bekir bu konuşmasıyla oradakileri teskin etmekle kalmadı fitne ve kargaşa ortamının
oluşmasını engelledi. İnananların bu zor günlerinde onlara Allah’ın emirlerini hatırlattı.
Ebubekir’in bu konuşmasından sonra Hz Ömer atılarak hemen Ebubekir’e beyat etti. Böylece
Hz Ebubekir ilk halife ve Hz Peygamberin şeriatının ondan sonraki uygulayıcısı olarak iki
sene İslam toplumunu yönetti. Halife olarak ilk işi Rasulullah’ın hazırladığı ancak vefatı
sebebiyle bekleyen Üsame ordusunu Ürdün’e yollamak oldu. İslam ordusu islamı uzak
diyarlara taşıdı. Zamanın iki büyük imparatorluğu olan İran ve Bizans’ın ordularıyla
karşılaştı. Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırdı. Hire, Ecnadin ve Enbar
savaşlarla İslam diyarına katılmış Irak fethedilmiş, Suriye’nin de önemli kentleri ele
geçirilmişti. Yermuk savaşı devam ederken Hz. Ebubekir vefat etti. Hareket etmeden önce
ordusuna şu sözlerle hitap etti: ‘Kadın çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları
kesmeyin, mamur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmaktan korkun
Gerçekten İslam ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş adaletiyle düşmanların
takdirini kazanmış; Müslüman olmayıp da cizye vererek islamın himayesine giren milletler
huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.

Kuranı Mushaf Haline Getirdi
Ebubekir’in İslama yaptığı hizmetlerin birisi de Kuran’ı şimdi okuduğumuz bir şekilde
toplatmasıdır. Rasulullah zamanında peyderpey inen vahiy katiplerce ceylan derilerine, beyaz
taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi ashabın çoğu da Kuran hafızı idi. Ancak yazılı olan
ayetler dağınıktı. Hz Ebubekir harplerde vahiy katiplerinin ve kura hafızlarının birçoğunun
şehid olması üzerine Kuran’ın muhafazası hususunda endişe edildi. Ebubekir, Zeyd b.Sabit’in
başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki ayetleri getirmesini emretti. Ayrıca
şahitlerle ayetler doğrulanıyor, hafızlarla tasdik ediliyordu. Böylece bütün ayetler toplandı ve
Mushaf meydana getirildi. Bu Mushaf Ebubekir’den Ömer’e ondan da kızı Hafsa’ya geçti ve
Hz Osman zamanında çoğaltılarak Darülislamın bütün vilayetlerine dağıtıldı.
Eshab-ı Kiram içinde en çok ilim sahibi olanlarındandı. Kuranın feyz ve hakikati Hz
Peygamberden Hz Ebubekir’e aktarılmış olduğundan her konuda müracaat kaynağı olmuştur.
İslami ilimleri bilen ve Peygamberden sonraki ilk uygulayıcısı olarak iki sene üç ay süren Hz.
Ebubekir’in halifeliği tarihe ‘Saadet asrı’ olarak geçmiştir. Hz. Peygamberden sonra İslam
orduları İslamı tebliğ ederek yoluna devam etmiş ve Müslümanların ilk Halifesi olarak Hz.
Ebubekir zamanında İslam devleti büyük bir gelişme göstermiştir.
Hz. EbuBekir hastalanınca Mescid’i Nebi’de Hz. Ömer’in namaz kıldırmasını istedi. Ashabla
istişare ederek Hz.Ömer’i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Vasiyeti gereği Rasulullah’ın
yanına omuz hizasında olarak defnedildi. Böylece iki büyük insanın, iki büyük dostun
kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder